Herkes rahimden doğar, rahman olana döner. Bismillahirrahmanirrahim, Rahman ve Rahim olan ALLAH’IN adıyla derken aslında bütün sır burada gizlidir. Bütün sıfatlarının tecelli edildiği insan ve fiziken kadının bedeninde tecelli edilen rahim sıfatıdır. Allah c.c yaratımının, doğurganlığını kadına vermektedir. Kadın neden regl ile her ay kendini dönüştürür ve regl olan kadın neden en az 21 günde bir bu döngüyü tekrarlar.21 sayısı tekrarı ile nöronlar ateşlenir ve aklın hafızasına ve genetik kaydın altına aldığı tekrar sayısıdır, dönüşümün, yeniden doğuşun simgesidir. Zikirlerde, bilinçaltı temizliği çalışmalarında ve telkinlerde 21 sayısına ve 21 güne isabet edecek şekilde program edilir.
Adet döneminde Hipotalamus hormonu harekete geçer. Hipotalamus beynin orkestra şefi gibidir, önemli içgüdüsel davranışları düzenleyen ve beyinde bulunan bezdir. Epifiz bezinin algılarının kontrol edilmesini sağlar. Epifiz bezi eski çağlardan beri fiziksel ve ruhsal dünyaların birbirine bağlanmasında görevli bir organdır. Fransız filozof Rene Descartes tarafından üçüncü göz olarak ifade edilmiştir. Bu küçük bez açıldığı zaman gözde olduğu gibi retinal bir tabakanın oluştuğu görülmektedir. Epifiz bezi bedenin fiziksel dengesini kurması açısından ve pisişik anlamda da bedenin durumunu kontrol eder. Vücut ile zihnin bağlantı noktası yani ruh ile insan vücudunu birleştiren mistik bir organdır. İnsan vücudunda çift olarak bulunmayan tek organdır. İki gözümüz ile algıladıklarımızı, iki kulağımız ile işittiğimiz sesleri birleştirerek tek bir şekilde beyne aktarılmasını sağlar. İkiyi bir etmenin en güzel ifadesidir aslında, son zamanlarda da uyanış ile ilgili ve üçüncü gözün açılması ile ilgili adını sıkça duyduğumuz bu bez, insanı kâmil olma yolunda ya da Olabilmek yolunda bizlere rehber niteliği taşımaktadır. Epifiz bezinin Kalp ile bağlantısı bulunmaktadır.
Kadınlar için üçüncü gözün açılımı, içgüdülerin artması durumları, değişimin, dönüşümün fırsatı her ay verilmektedir. Bu dönemlerde içimize dönme konusunu fazlasıyla değerlendirdiğimizde aslında bizim algılarımızın ve idrakimizin ne kadar da pür-i pak olacağı açığa çıkmaktadır. Kadın her ay yeniden doğar, yeniden dönüşür, döngüsünün ve idrakinin farkında olduğu zaman çocuklarına ya da yetiştirdiklerine katıksız bilgiyi aktarır ve toplumda kadınlar tarafından yetiştirilir. Bu yüzdendir yuvayı dişi kuş yapar ancak günümüzde bu söz bile kadına bir yük daha bindirir, yuvanın sorumluluğu sadece kadındaymışçasına.
Kadın kanadığı zaman kutsaldı. Günümüzde birçok gıdaların genetiği ile oynanmasının etkileri kısırlık sayılarının artmasına ve sağlıksız doğumlara ve birçok düşüğe neden olmaktadır. Kadın değersizleştirilerek şiddet ve ölüm oranları artırılmaktadır. Kadına seçme ve seçilme hakkı bile hep sonradan verilmiştir. Çoğu yerde bu hakka sahip olmayan kadınlar bile var ki Mustafa Kemal Atatürk sayesinde Türk kadını bu hakka kavuşmuştur. Peki, neden bu düzenin tezgâhı kadınlar üzerinden dönmektedir. Kadın bilinçli ise toplum bilinçli olur ve bilinçli bir toplum kolaylıkla ve yanlış amaçlar uğruna yönetilemez. Kadın uyanışın ilk adımıdır. Uyanış bu dünyaya gelme amacını aktif ettiğin anlamına gelir ve neyi unuttuysan hatırlamaktır. İçindeki öz varlığı, yaratanın parçasını aktif etmen anlamına gelmektedir. Kadın çarpık ilişkilerin kurbanı değil, değerini bilmesi ve bildirmesi konusunda sorumluluğu üstlenmesi anlamına gelmektedir.
Kadının bu döngüsüne kirli diyebilmişlerdir. Allah c.c’ın verdiği döngüye kirli ifadesini koymak ne derece açıklanabilir durum olmaktadır. Bununla ilgili Bakara suresi 222. Ayette ’sana kadınların âdet dönemi hakkında soru soruyorlar. De ki: O bir ‘eza’dır. Bu sebeple âdet günlerinde kadınlardan ayrı durun, temizlenmedikçe onlarla cinsel ilişkide bulunmayın. İyice temizlendiklerinde onlara Allah’ın emrettiği şekilde yaklaşın. Allah çok tövbe edenleri sever ve içi dışı temiz olanları sever. Ayetin iniş amacında Medine’de yaşayan müslümanların yahudilerle yakın ilişkileri vardı ve bazı örf ve âdetlerinde Medineliler’in tamamı veya bazı kabileler onlardan etkilenmiş bulunuyorlardı. Bunlardan biri de adet hallerinde kadınlarla ilişki meselesi idi. Yahudiler Tevrat hükümlerine uyarak ay halindeki kadınları pis sayarlar, onlardan her mânada uzak dururlardı. Âdet geçiren kadına dokunan hatta onun yatağında yatan, minderinde oturan kimseleri bile pis sayarlar, yıkanmaları gerektiğine inanırlardı (Levililer, 15). Yahudilerin tesirinde kalan bazı kabileler de âdet halindeki kadınlara buna yakın bir şekilde davranıyorlardı. Hz. Peygamber Efendimiz Medine’ye hicret edince bu durum kendisine vâkıa ve soru şekillerinde intikal ettirildi, gelen âyetler meseleyi çözüme kavuşturdu.
Âyette geçen ezâ kelimesi, “aşırı olmayan zarar” mânasında kullanılmaktadır. Allah Teâlâ kadın kullarına mahsus kıldığı halini onlar için az da olsa “zarar ve zararlı” olsun diye takdir buyurmamıştır. Ay hali kadın rahminin hazırlanmasını sağlayan tabii ve gerekli bir oluşumdur. Bu durumda vücudun dengelerinde bazı değişiklikler yaşanmakta, bu da kadının fizyolojisi yanında ruhsal durumunu da etkilemektedir.
“Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir.” Mustafa Kemal Atatürk
“Kadınlarınızı okutunuz, kadınları okumayan millet yükselemez. “Hacı Bektaş-ı Veli
Kadim uygarlıklarda kadınlar kendi hal dönemlerinde oluşturdukları özel çadırlarda kalırlar, gül suları ve şifalı bitkilerle kendi ruhsal ve bedensel döngülerinde dinlenirler ve dönemlerini şifaya dönüştürürlerdi. Yaradandan gelen bu armağanı toprakla buluştururlardı. Bunları yapma sebepleri döngülerinin kutsallığına sahip çıkmak ve varoluş amaçlarını gerçekleştirmek bilincinde olmalarıydı.