BİZİM MAHALLE  

Mahallenin adı ETHEM mahallesiydi. Mahallenin tam girişinde eski, uzun bir köprü vardı.  Bu köprüden giriş yapar mahalleye öyle adım atardınız. Mahallenin girişinden biraz ilerleyip, sola döndüğünüzde, tam köşedeydi evleri. İki katlı, önünde küçük bir bahçesi olan büyük kaya taşları ile el emeğiyle yapılmış, dış rengi beyaza çalan bir evdi. Bahçelerinde küçük bir kümes vardı, evin yan tarafı ise üzüm bağıyla sarılmıştı. Üzüm bağının hemen yanı başında bir de erik ağacı vardı. Bahçede ekmek yapabilecekleri, içi tuğlayla örülmüş oval ufak bir fırın kapının hemen yanındaydı.  Evin önünden ırmak bağlantısı geçerdi.  Bu ırmak akıntısına onlar “Çay” derlerdi. Çay çoğu zaman kuru kalır, bazen de ırmaktan akan suları kucağına alır, çağlar ve yatağından dışarıya doğru taşırırdı. Çay taştığı zaman bütün mahallede buna şahitlik etmek için, çayın etrafına dizilirdi. Sanki mahalleyi bir müzik esturamanı gibi sesiyle kendisine getirir ve görüntüsüyle, “Bakmayın tüm yıl sakin kaldığıma, benim de kendimi göstereceğim zamanlarım da var” derdi. O çağlayan suları bazen korku dolu gözlerle seyrederler, bazen de onun coşkusu ile heyecana kapılırlardı.

Uzun süre yağmur yağmadığı zaman bütün mahallenin kadınları bir araya gelir ala karışık yemeğini yapar ve tabak tabak bütün mahalleye dağıtırlardı. Ala karışık yemeği bulgur ve pirincin karışımından dolayı bu adı almıştı. Mahallenin erkekleri camide yağmur yağması için dua ederler, çocuklar ise, mutfaktan aldıkları tencereleri ya da kapağını alır, ellerinde ki kaşığı bunlara vura vura mahalleyi turlarlar bir yandan da marş söylerlerdi: Beş para ver, beş para ver, beş para olmazsa, on para ver:) Çok geçmez mahalleye yağmur yağar hatta bazen de mahalleyi sel basardı.

Bu mahalle ilkbaharın gelişini de ayrı bir heyecanla kutlardı. Cemre havaya, toprağa, sonra da suya düştüğünde mahalle yeşillenmeye başlar, her yanı mis gibi çiçek kokuları kaplardı. Mahallenin teyzeleri iş başına geçerlerdi. Baharın gelişini helva kavurarak ve tüm mahalleye dağıtarak kutlarlardı. Çocuklar, taa okulun oradan, mis gibi helva kokusunu alırlardı. Mahallenin girişinde yani onların evinin önünde toplanırlar, helva yapımı için ateş yakarlardı. Büyük büyük kazanlarda, sütünü, şekerini erkekler taşır, kadınlar ise sırasıyla kazan başına geçer helvayı kavururlardı ve tüm mahalle afiyetle yerdi.

Bu mahallenin, her mahalle de olduğu gibi, meraklı teyzeleri de vardı ve bu teyzeler biraz da çekinmeden lafını esirgemeyenlerdendi. Dedikodusu bol, yüze gülüp arkadan konuşmalar gırla, paraya aşırı değer veren, statüye göre de sınıflandırmalar yapan ve buna göre de değerler biçerek, bir çırpıda senin hayatını, derler toplar bazen de paket yaparlardı. Haklarını da yememek lazım, eğitime de fazlasıyla önem verirlerdi, çünkü illa bir etiket yapmaları gerekirdi. Onun oğlu şurada çalışıyor bu kadar maaş alıyor, şunun kızı okudu, bunu oldu, bu sülaleyle gelin gitti, düğünün de şunu taktılar bunu aldılar, şunu saydılar vs. Ama dedik ya, eğer adının özenle, ilgiyle anılmasını istersen maddiyatı bol malzemeli işler yapman gerekirdi.

 Paylaşımları da olurdu, olmazdı değil; kimin bahçesinde patatesi, soğanı yetişse,  toplandığında bir kova ile birlikte, bahçesinde o ürün yetişmeyenlere “Komşu al yemeklerine katarsın” diye ellerine tutuştururlardı. Öyle, aralarında yemek davetleri falan olmazdı belki ama kimin cenazesi, düğünü olsa toplanılır ev sahibine yardıma gidilirdi, el birliğiyle işler bir çırpı da bitirilirdi. Düğünler için yapraklar sarılır, börekler yapılır, ayran çorbası pişirilir ve et yemeği ayrı, keşkek ayrı yapılır, baklavalar açılırdı. Kadınlar ve erkekler arasında ciddi bir organizasyon olurdu. Cenazesi olana iş yaptırılmaz yardıma gidilir onunla birlikte sabahlarlardı.

Mahallenin girişinde kalan kısıma aşağı mahalle, üstte kalan kısımına da yukarı mahalle derlerdi. O ise, kendi mahallesin de,  kendi akranları arasında tek kız çocuğuydu. Erkek çocuklarıyla pek oynamazdı ama okula giderken birbirlerine göz kulak olurlardı.

Kapı önü oyunlarını severdi, daha doğrusu sevmek zorundaydı. Alıp başını giderse, biliyordu ki kız kardeşi yalnız kalacaktı. O yüzden kapı önüne örtü serer, kız kardeşiyle oyun oynarlardı. Her çocuğa tanıdık gelen çamurdan yemek, pasta yapmak onları da çok eğlendirirdi. Kız kardeşi ile ikisi, isterlerdi ki, yanlarına başka çocuklar da gelsin ve onlarla oynasın. Ama ne yazık ki, bazı teyzeler, buna izin vermezdi, çocuklarının kimlerle oynayacağına onlar karar verir, hadi gidiyoruz diyerek, kuzularını alır giderlerdi. O ise ablalık rolü ile aldırmıyormuş gibi yapardı ama kardeşi bu duruma çok içerlerdi; çünkü engelliydi. Kardeşinin kendi aile üyeleri dışında, çevresinde ve mahallesinde adı sakat ya da özürlü diye geçerdi. Kardeşinden bahsederlerken bile, Gülşen’in sakat bir kızı var derlerdi. Yıllarca bu kavramın düzelmesi için kendi dünyalarında çok çaba sarf etmişlerdi.

Bisikleti olan kız çocukları vardı, ne zaman binmeyi deneseler ya da kullansalar, mahallenin teyzeleri rahatsız olur, “Kız çocuğu bisiklete mi binermiş!” derlerdi. Onlara göre bu erkeksi bir durum ve erkeklerin yapabileceği cinsten bir şeydi. Tahmin edersiniz, kızlar bebeklerle oynamalı, el işi yapmalı, yemek pişirmeye hevesli olmalıdırlar. Neyse ki teyzelerin de kız torunları vardı ve gün geldi, torunlar büyüdüler ve sabahtan akşama kadar mahalleyi bisikletle turlamışlardı.

O ise evden dışarı pek çıkmaz, sokaklarda dolaşmazdı. Bir gün üst mahallede düğün var demişlerdi, o ise artık büyümüştü, giyinmiş, süslenmiş, ev sahibinin evine hayırlı olsuna gitmişti. Herkes onu tanıyamamış ve mahalle dışından gelmiş zannetmişlerdi. Mahallenin dışından gelenlere misafir derlerdi. Onu da misafir zannederek, “Hoş geldin” diyerek, alıcı gözle bakmaya başlamışlardı. “Nerde otuyorsun?” dediklerin de, ben aşağı mahalledenim demişti. Herkes şaşırmıştı, ilk defa görüyorlardı ve “Kimin kızısın?” diye sormaya başlamışlardı. O da, “Gülşen’in kızıyım” demişti. Gülşen kimdi iyi bilirlerdi. Sakat bir kızı vardı. Komşularından birkaç metre ötede oturan O, sessiz kendi halinde büyümeyi tercih etmiş ve kaya parçalarından oluşan o taş ev’in için de kendi dünyasında yaşamıştı. Kimsenin karşısına çıkmamıştı. Kitapları, dersleri, hayalleri, kız kardeşi ve annesinden oluşan dünyasından kimsenin haberi yoktu.  Mahalle, telli duvaklı kızların düğünlerine şan, şöhret katar, cenazelerde herkese el, kol, omuz olurdu ve bir gün tüm mahalle, onu bir düğün günü ve bir cenaze günü tanıyacaktı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like

Mısır Tarlası

Dünyanın güneşi sadece ona doğuyordu sanki küçük bedeninde, taşımayacağı kadar acıları olsa da,  devasa büyük hayalleri vardı. Penceresinden yansıyan güneş huzmesi saçlarına vurmuş, başak gibi parlıyordu. Saçlarını elleriyle karıştırarak okşadı,…
Görüntüle

KENDİRDEN ÇADIRLAR

Traktörlerden çıkan motor sesleri ile açtı gözlerini sabahın ilk ışıklarına. Kafasını kaldırıp, araladı perdesini, tül perdenin arkasından telaşla çizmelerini dizlerine kadar geçiren teyzeleri ve amcaları seyretti. Kokusu şimdiden burnuna gelen…
Görüntüle

‘AŞK’SERÇENİN KANATLARINDA

Geçmişten eser kalmamışçasına, kıyısında köşesinde, ben önceden yemyeşildim diyen boyasıyla.   iki tarafa açılan minik bir ahşap pencere. Minik pencerenin önüne, yalpalaya yalpalaya yaklaşan yavru yaralı bir serçe. Artık yaralarıyla ona…
Görüntüle

ÜÇ BULUT KADIN

Mana giydirdiği birkaç bulutla konuşmaya başladı. Açık mavi, sarı ve pembe renkleriyle sanki oturan üç tane kadına benziyorlardı. Henüz onüç yaşlarında kalbinin derinliklerinde iz bırakacağı belli olan o üç meşhur…
Görüntüle

ADRESSİZ MEKTUPLAR

AŞK’ önce sağda solda kaçamak bakışlarla başlamıştı. Sözler, sandıklara vurulmuş, üstüne yeminler edilerek açılamayacak kadar küflü kilitlerde saklıydı. Söylenişinde, zarafet ve gücün aynı anda vurgulandığı bu üç harf, sihirli bir kelimeydi.…
Görüntüle

IŞIK AVCILARI

Davulunu almış eline, gümbür gümbür vuruyordu. Çevre ahalilerden kimisi, davulun sesinden rahatsız oluyordu, kimisi ise onu sevinçle karşılıyordu. Bazen bu tepkiler, uykusundan uyanmak istemeyenlerin tepkisi oluyordu, bazen de ışıklarını açarak…
Görüntüle